Barış
Özdemir (#282) İznik Ultra 80k Yarış Raporu
Narlıca ’da kendi kendime iki önemli
karar aldım. İlki, bir daha hiç bir zaman su alımını ihmal etmeyecektim. Diğeri
ise, önümde uzun bir yol vardı. Bu sebeple moralim düzelmeden asla yola
çıkmayacaktım.
İznik ultra maratonunu yaklaşık 3
aydır iple çekiyordum. İlk defa 80km koşacaktım. 80 Km parkuru Orhangazi koşusu
diye geçiyor ve Örnekköy ’den başlayıp İznik gölünün bir yarısını koşmayı
gerektiriyordu. Parkur iki büyük çıkış içeriyordu. Bu çıkışlarda nasıl
davranacağım ve nasıl etkileneceğim ise yarıştan önceki merakımın giderek
artmasını sağlıyordu.
Cuma işe gitmedim. Sabah biraz
dinlendim ve öğleden sonra 2 feribotuyla Pendik’ten İznik’e doğru 136 koşacak
arkadaşım Emre (Emre Zeren #85) ile yola çıktık. Diğer arkadaşımız Mehmet 'de
(Mehmet Özel #44) 136 koşacak ve eşi Şükran ile akşam bize katılacaktı. İznik ilçe
olarak her zamanki gibi yine yarışa yeterince hazır değildi.
Hemen otele gidip eşyalarımızı
bıraktık. Otel Zeytin Bahçesini seçtik geçen sene açılmış bu otel
beklediğimizden çok daha iyiydi ve çok memnun kaldık. Arkasından yarış
kitlerini almak için Organizasyon çadırına uğradık. Bu sene yarış
organizasyonunun gölün kıyısında olması bence çok güzel olmuş.
136 parkuru gece yarısı 12.00’de başlıyordu
iki arkadaşıma, moral vermek için bende start ’a gittim.
Bizim yarışımız 10.00’da Örnekköy
den başlayacaktı sabah otobüsle İznik’ten Örnekköy’e kadar gidecek ve orada
yarışın başlamasını bekleyecektik. Aksilikler sabah başladı ilk önce Numaramı
otel odasında unuttum sonra bir koşu gidip aldım. Fakat güneş gözlüğümü almak
hiç aklıma bile gelmedi bunun ne demek olduğunu Sölöz den sonra çok iyi
anlayacaktım.
Örnekköy ’de yarışı beklerken keşke
10.00’da değil de 9.00’da başlasaydı diye çok söylendim. Vakit bir türlü geçmek
bilmedi.
Yarış Sölöz ’e kadar akıp gitti tam
göl kenarına olabildiğince hızlı ilerliyordum ön grubu takip eden grubun
arkalarında yer alıyordum bu sırada 136’ya katılan arkadaşım Mehmet’i bileği
sarılı geri dönerken gördüm. Bu belki ilerleyen bir noktada benimde başıma
gelecekti ama bu ihtimali aklıma getirmemeye çalışıyordum. Sadece dere
geçişinde ayakkabıları çıkartmak bana ciddi zaman kaybettirdi. Sölöz ’e
geldiğimde tam 2 saat geçmişti ve planıma göre öndeydim. Sölöz ’de hiç durmadan devam ettim. Amacım bir
an önce yokuşu geçip Narlıca’ya ulaşmaktı. Fakat yokuş beklediğimden daha uzun
ve dikti, oysaki yükseklik haritasından ben böyle okumamıştım. Yarışın
sonlarına doğru iyice dikkatim azaldı suyumda kalmamıştı bir de üstüne yanlış
bir yola girdim. Bunu fark etmem çok zaman aldı. Toplamda 20 dk. kaybettim. Bu
moralimi altüst etti zaten yokuşu tahminimden yavaş çıkmıştım.
Narlıca’ya geldiğimde yarış
başlayalı 5 saat 10 dk. olmuştu. Yani 3 saatten fazla dağ ’da kaybetmiştim. 18.
sıradaydım. Ama planımın nerdeyse 45dk gerisine düşmüştüm. Motivasyonum
yerlerdeydi.
Narlıca ’da kendi kendime iki önemli
karar aldım. İlki, bir daha hiç bir zaman su alımını ihmal etmeyecektim. Diğeri
ise, önümde uzun bir yol vardı. Bu sebeple moralim düzelmeden asla yola
çıkmayacaktım.
Moralimin düzelmesi yarım saatten
fazla sürdü ama yola çıkarken çok pozitiftim. Müşküle köyüne kadar bir çırpıda
geldim. Yokuş Süleymaniye ‘ye kadar devam ediyordu ve parkurda orman geçişi
gibi ilave etaplarda vardı. Bunlara rağmen Süleymaniye öncesinde koşarak
ilerliyordum ki biri bana seslendi. Sonra’dan adının Emrah olduğunu öğrendiğim
bu arkadaş sayesinde ikinci kez hatalı yoldan dolayı zaman kaybetmeyi ucuz
atlattım. Emrah sayesinde çok kısa bir mesafe ilerlemiştim. Hemen döndüm.
Süleymaniye ye geldiğimde 8,5 saat geçmişti. Hedefime göre bayağı
gerideydim. Süleymaniye ’de çok
oyalanmadan yola devam ettik. Emrah da bitirmek istiyordu ama sadece
yürüyebileceğini belirtti ben bu şekilde Derbent ’te cut-off ‘a takılma
ihtimalinin yüksek olduğunu söyleyip ona beraber koşmayı önerdim. Muhteşem bir
manzaradan geçiyorduk ve güneş bize veda ediyordu. İyi ki güneş batarken bu
güzel vadideyim diye düşündüm. Bu duyguyu bir daha nerde yaşarım bilmiyorum.
Hava kararırken lambalarımızı taktık.
Yol boyu Emrah çok zorlanıyordu, arada bir Emrah’a ne kadar az kaldığını biraz
daha zorlamasını söylüyordum, çünkü daha önceki yarış raporlarından insanların
sakat sakat neler yapabildiklerini biliyordum. İkimizde de ciddi bir sakatlık
yoktu. Bu sebeple koşmak zorundaydık. Derbent ’e gelirken yolda geçtiğimiz
kişilerden kimlerin cut-off’a takılıp takılamayacağını düşündüm. Gece saat 9‘du
aileme bitirmeyi söz verdiğim saate ulaşmıştık ve ben Derbent ’den daha yeni
çıkıyordum. Yarış başlayalı 11 saat olmuştu.
Derbent sonrasında ben tamamen
yanlış bir parkur bekliyormuşum karanlıkta daracık bir toprak yolda bir sürü su
ve çamur arasında savaşıyorduk. Önümüzü tam göremiyor çamurlara basmamak için
kaçak yollar üretemiyorduk. Önde giden grupla aramızda çok az mesafe vardı ve
karanlıkta bir sonra yapılacak çamur banyosunu gelen seslerden anlıyorduk.
Bu yol bitince İznik ’te ufukta
belirdi. Emrah ‘a hadi bu son 5Km’i hızlı koşalım dedim. İkimizde de bu enerji
vardı. Hatta daha da fazlası olduğuna emindim. Gerçekten Finish çizgisine kadar
beraber koştuk ve çizgiyi de beraber geçtik.
Kendi yaş sıralamamda 18. Olarak
yarışı bitirmiştim. Toplamda 13,5 saat sürmüştü. Bitirirken seneye 136 koşmalıyım diyordum
içimden.